Bu mektûb, yine şeyh Kebîre yazılmışdır. Kalbin itminâna kavuşması, ancak zikr ile olur. İncelemekle, düşünmekle olmıyacağı bildirilmekdedir:
Allahü teâlâ bizi ve sizi Muhammed aleyhisselâmın dînine uygun olan işler yapmağa kavuşdursun "alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye"!
Ra'd sûresinin otuzuncu âyetinde meâlen, (Biliniz ki, kalbler ancak zikr ile itmînâna kavuşur) buyuruldu. Kalbi itmînâna kavuşduran tek yol vardır. Bu tek yol, Allahü teâlâyı zikr etmekdir. Akl ile incelemekle ve düşünmekle kalb itmînâna kavuşamaz. Fârisî iki beyt tercemesi:
Herşeyi akl ile çözmek istiyen kişi,
Tahta ayak takmış bacaksızlara benzer.
Kısa aklına uydurmak ister her işi,
Dün yapdığını, bugün değişdirmek ister.
Çünki, zikr ederken, O mukaddes zât ile bir bağlılık hâsıl olur, her ne kadar, Onunla hiçbir bağlılık kurulamaz. Ayaklar altındaki toprak [ya'nî insan] nerede, herşeyin sâhibi olan [Allahü teâlâs] nerede? Fekat hâtırlayan ile, hâtırlanan arasında az bir bağlantı hâsıl olur. Bu bağlılıkdan da, sevgi doğar. Zikr edenin kalbini sevgi kaplayınca, kalbde itmînân hâsıl olur. Kalbde itmînân hâsıl olması, insanı sonsuz se'âdetlere kavuşdurur. Fârisî beyt tercemesi:
Zikr et zikr, bedende iken cânın,
Kalb temizliği, zikrîledir Rahmânın.
Evveliniz ve sonunuz selâmetde olsun!